Çağdaş yazarlardan Onur Yüzer yakın zamanda “Sihir” ismini verdiği şiir kitabını çıkardı. Kendine özgü tarzıyla kaleme aldığı serbest şiirlerini fotoğraf sanatçılarının çalışmalarıyla harmanlayan Yüzer; bu eserinde aşkı, adanmışlıkları, özveri ve umudu tüm insani duygulara taşımayı hedefleyerek yola çıkmış. Onur YÜZER ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
* Sizi tanımayan okuyucularımız için biraz kendinizden bahseder misiniz?
1978 Antakya doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi Hatay’da tamamladım. Peyzaj mimarıyım ve İstanbul Üniversitesi’nden mezunum. Defne adında bir kızım, iki kardeşim var. Annem ve babam emekli memurlar.
* Sizi şiir yazmaya iten dürtü neydi? İlk şiirinizi ne zaman yazdınız?
İlk şiirimi 14 yaşında yazmıştım. Kesinlikle gençlik aşkım ve heyecanım diyebiliriz. Arkadaşlarımla birlikte daha sosyal olabileceğim halde, esas duygularımı yazarak daha iyi ifade edebiliyorum sanırım. Paylaşmak için doğru zamanın geldiğini düşündüğüm an, iş işten çoktan geçmiş olabiliyor. Bu durum diğer taraftan, yazabileceğim yeni dizelere biraz daha güç katıyor. İşin tabiatındaki döngü de bu şekilde.
* Şiir yazarken uyguladığınız belirli bir tarz yada akım var mı, yoksa kendinizi sadece ilham perisinin kollarına bırakmayı mı tercih ediyorsunuz?
Çalışmalarımı herhangi bir akımın peşine takılmadan, özgürce yürütmeyi benimsedim. Güzel Türkçemizin yapı taşlarını yerinden oynatmamaya ve sadelikle şiirin okurunu sıkmamaya özen gösteriyorum. Bunun beraberinde, serbest tarzdaki modern Türk şiirine aidiyet hissediyorum. Şiir çok hassas bir edebi kulvar ve hata direnci pek yok malesef.
* Sihir’den bahsedelim; yazdığınız şiirleri fotoğraf sanatçılarının çalışmalarıyla harmanlayarak, kendine özgür bir uyum yaratmışsınız. Şiirlerinizi fotoğraflarla harmanlama fikri nerden ortaya çıktı ve kitabın hazırlık aşamasında nasıl bir yol izlediniz?
“Sihir” aslında sadece bir şiir kitabı değil, aynı zamanda fotoğraf sanatını da işleyen bir eser. Halihazırda bununla ilgili bir kategori ve dünya edebiyatında tanınmış pek bir ürün yok. Günde milyonlarca fotoğrafın döndüğü sosyal medya ve türevleri, sanatsal ürünlerin icrasında harcanan emeği her saniye değersizleştiriyor. Bu duruma yönelik bir başkaldırıdır “Sihir”. Duygusal atmosferi pekiştirerek, okurların kitaba her dokunuşunda onları sanatsal ve edebi bir yolculuğa tekrar tekrar çıkartabilme arzusu ile başladım bu işe.
Kitabın hazırlığı iki yıl kadar sürdü. Şiirlerin yazılma süreci çok daha uzun tabi. Önce doğru ölçeği yakalamak için çeşitli denemeler yaptım. Fotoğraf sanatçısı arkadaşlarımın binlerce fotoğraflık arşivini tek tek taramak ve seçkilerin uygunluğunu kontrol etmek uzun zaman aldı. Ardından konusunda uzman ekibimle birlikte tasarım ve dizgi işlerini olgunlaştırdık. Ticari, kaygılardan uzak bir yaklaşımla ve tüm heyecanımla sarıldığım “Sihir” in matbaada süratle dönen makinelerde ilk renklerini gördüğümde hissettiğim mutluluğun tarifi yok. Hele bir de okurlarımdan gelen tepkiler ve paylaşımlar sayesinde, gönül bağı ile bir ölçüde ekibimin tanınması için de ayrıca çok mutluyum.
* Kitabınızın ismini “Sihir” koymanızın bir nedeni yada hikayesi var mı?
Kainattaki her varlık başkalaşım halindedir, durdurulamaz… Bazı varlıkların başkalaşımı da sihirli bir şekilde çok hızlı gözlemlenebilir ve bazen bunlara şahit olduğumuzda büyülenip kalırız. Duygusal dünyamızda büyüsünün bozulmasını hiç istemediğimiz durumları, içeriğindeki süprizleri ile her birimize tekrar anımsatması adına kitaba “Sihir” ismini verdim. Ayrıca “Sihir” adlı bir şiirim de kitapta yer almakta.
* Türk ve Dünya edebiyatında ilham aldığınız şairler var mı?
Ben sadece yaşadıklarımdan ilham alabiliyorum. Sevdiğim şairler tabi ki var; Cemal, Süreyya, Nazım Hikmet ve Ahmed Arif gibi. Mesela, Orhan Veli’nin hayattaki son arkadaşı Asım Akcan ile sohbete bayılıyorum. Anılarını dinlerken mükemmel bir kalbe sahip şairin dizelerine inebilmek gibisi yoktur.
Instagram: http://www.instagram.com.tr/10r100r